-
Telefon:
-
Mail:
- Teklif Al
Tarih boyunca dört
büyük endüstriyel devrim yaşanmıştır.
1. Su ve buhar gücünün daha verimli
kullanılmasını sağlayan mekanik tezgâhların bulunması.
2. Henry Ford'un üretim bandı tasarımı ve
elektriğin seri üretimde kullanılmaya başlanması, üretim hattının
geliştirilmesi.
3. 1970'lerde üretimde mekanik ve
elektronik teknolojilerin yerini dijital teknolojiye bırakmasına sebep olan
programlanabilir makinelerin kullanılmaya başlanmasıyla oldu. Günümüz bu
Endüstri devrimi içindedir.
Endüstri
4.0 ise 4. Endüstriyel Devrimi başlatacağı düşünülen endüstriyel bir strateji
plânıdır.
Endüstri
4.0, 4. Endüstri Devrimi ya da 4. Sanayi Devrimi terimi ilk olarak 2011 yılında
Almanya Hannover Fuarı'nda kullanıldı.
Gelişmiş
ülkelerde hazırlıklarına yıllar önce başlanıp hayata geçirilmeye başlanmış
sanayi-teknoloji bütünleşmesidir. Üretim sektöründeki önemli endüstriyel
devrimler sonrası ülkeler ve şirketler küresel boyutta yaşanan bu değişimlere
ayak uydurmak zorunda kalmış ve artan rekabet koşulları arasında rekabet
üstünlüklerini devam ettirebilmek amacıyla bazı stratejiler geliştirmişlerdir.
Almanya'da gündeme gelen Endüstri 4.0 da bu stratejilerden birinin adıdır. Endüstri
4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi, birçok çağdaş otomasyon sistemini, veri
alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren kollektif bir terimdir. Bu
devrim nesnelerin interneti, internetin hizmetleri ve siber-fiziksel
sistemlerden oluşan bir değerler bütünüdür.
Endüstri
4.0 kavramıyla ilişkili ve onu açıklamaya yardımcı olabilecek önemli
kavramlardan söz etmek gerekir. Bu kavramlar ve içerikleri şu şekilde
açıklanabilir;
- Nesnelerin
İnterneti:
Endüstriyel internet olarak da isimlendirilen Nesnelerin İnterneti (IoT),
akıllı fabrikalar, akıllı ürünler ve akıllı servislerin temelini
oluşturmaktadır Bir işyeri ya da fabrikada bulunan farklı kaynaklardan
verilerin toplanılabilmesi, çoğaltılabilmesi ve organize edilebilmesini
anlatmaktadır (Alçın, 2016:25) Nesnelerin interneti; fiziksel dünyadaki
nesnelerin bunların içinde gömülü olan sensörlerin kablosuz ya da kablolu
bağlantılar aracılığıyla İnternete bağlanmalarına olanak sağlayan bir sistemi
ifade etmektedir. Burada sensörler nesnelerin interneti ağında veri toplama
cihazlarıdır (Banger, 2016:95). Bu yapıda nesnelerin birbirleriyle iletişim
halinde olmaları ve işleri kendileri yönetmeleri söz konusudur. Örneğin
Mitsubishi, makineden makineye (M2M) platformu oluşturarak, bu platform
üzerinden farklı makineler arasında bağlantı ve nesnelerin interneti üzerinde
çalışmaktadır. Özellikle bu platform kapsamında, CNC ve robot teknolojilerinin
birleştirilmesi sağlanmış ve bu bütünleşik teknoloji sayesinde, ultra modern
olarak nitelendirilen akıllı ürünler elde edilebilmiştir (EBSO, 2015:13- 35).
- Siber Fiziksel
Sistemler:
Üretim süreçlerindeki gözlemleme, koordinasyon ve kontrol gibi temel
prensiplerin, hesaplama ve iletişim karmasıyla oluşan bir teknoloji tarafından
yönetildiği sistemlerdir. Bu yapı fiziksel makineleri siber teknoloji ile
bütünleştirme yoluyla çok daha akıllı hale getirmektedir (NSF, 2017)
Siber-fiziksel sistemler, sanal ve fiziksel dünyaları bir araya getirerek,
akıllı nesnelerin birbirleriyle iletişim kurdukları ve birbirleriyle etkileşime
girdiği, gerçekten ağa bağlı bir dünya yaratan teknolojileri
etkinleştirmektedir. Siber-fiziksel sistemler ve gelişmiş sensör ağları, mevcut
gömülü sistemlerin bir sonraki evrimsel adımını temsil etmekte; İnternet,
çevrimiçi sunulan veri ve hizmetler ile birlikte gömülü sistemler (sensörler),
siber-fiziksel sistemleri oluşturan temel bileşenler olarak ortaya çıkmaktadır.
Örneğin General Electric ve Rolls Royce ortak geliştirdikleri jet motorunun
üretiminde geçmiş uçuş bilgileri yanında sensörler yardımıyla anlık uçuş
bilgilerini de üretim geliştirme aşamasında kullanmaktadırlar (Dai, vd, 2012,
akt Alçın, 2016: 27
- Üç Boyutlu (3 D)
Yazıcılar:
Eklemeli üretim olarak da adlandırılan bu sistemde dijital bir tasarımdan
fiziksel bir nesne oluşturmak için, eritilmiş çok ince katmanlardan oluşan
malzemelerin üst üste yerleştirilmesi söz konusudur (Montess, 2016: 1). 3D
yazıcılar birçok farklı malzeme ve kombinasyonlar kullanılarak genetikten bilim
teknolojilerine, tıptan sanayiye kadar çok farklı alanlarda kullanımı mümkün
olabilmektedir. Bilimde ve teknolojide çığır açan bu yöntem esnek, düşük
maliyetli ve stoksuz üretim sistemlerini desteklemesi ile Endüstri 4.0
kavramının kapsamı içerisinde değerlendirilmektedir(Montess, 2016: 1).
- Akıllı Fabrikalar: Sanal ve fiziksel dünyaların
siber-fiziksel sistemler aracılığı ile birleşmesi ve bunun sonucu olarak ortaya
çıkan teknik süreçlerin ve iş süreçlerinin bir araya getirilmesi, “akıllı
fabrika” konseptiyle en iyi tanımlanabilecek yeni bir endüstriyel dönemi ifade
etmektedir. Siber-fiziksel sistemlerin üretim sistemlerine yerleştirilmesi
“akıllı fabrika”yı doğurmaktadır. Akıllı fabrika ürünleri, kaynakları ve
süreçleri siber-fiziksel sistemler ile karakterizedir; Bu yapı klasik üretim
sistemleri ile karşılaştırıldığında önemli oranda kalite, zaman, kaynak ve
maliyet avantajları sağlar. Yakın gelecekte akıllı fabrikaların sağladığı
üretim avantajları sayesinde üretim maliyetlerinin hammadde hariç %15-25
arasında iyileşeceği öngörülmektedir (EBSO, 2015: 25).
- Akıllı Robotlar: Endüstri 4.0’ın
hedeflediği üretim süreci, üretimin tam otomatik olarak gerçekleşmesiyle
mümkündür. Müşteri ve tedarikçilerden toplanan verileri kullanarak üretimi daha
verimli kılacak analizler yapabilmek için akıllı fabrikalarda robotlar
kullanılarak üretim yapılması öngörülüyor. Geleneksel üretim bandında hareket
eden malzemeler akıllı robotlar tarafından sensör teknolojileriyle tanımlanıp
nasıl bir işlemden geçmesi gerektiği biliniyor. Böylece üretim hattında
ürünleri sıfır hatayla işleyip takip etmek mümkün olabiliyor. Sonraki aşamada
ise birbiriyle konuşan, bağlantılı makineler ürünün kalite kontrolünü yaparak
üretim sürecindeki muhtemel hataları daha hızlı belirleyebiliyor. Tüm bu
sürecin birbirine bağlı siber fiziksel sistemler tarafından idare edilmesi
planlanıyor (EKOIQ, 2014: 4-5).
- Büyük Veri: Büyük veri (Big
Data), boyutları, tipik veri tabanı yazılım araçlarının yakalamak, depolamak,
yönetmek ve analiz etme kabiliyetinin ötesinde olan veri kümelerini ifade eder.
Ancak bu tanım sübjektiftir ve bir veri kümesinin büyük veri olarak kabul
edilmesi için ne kadar büyük olmasının gerektiği konusunda hareketli bir
tanımlama içermektedir Zamanla teknoloji ilerledikçe, büyük veri niteliği
taşıyan veri kümelerinin boyutunun da artacağı varsayılmaktadır(McKinsey,
2011:1). Uygulamada Büyük Veri kavramı; toplumsal medya paylaşımları, ağ
günlükleri, bloglar, fotoğraf, video, log dosyaları vb. gibi değişik
kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime
dönüştürülmüş şekli olarak ele alınmaktadır. Büyük verinin elde edilmesinde
internet sunucularının logları, internet istatistikleri, sosyal medya
yayınları, bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları, GSM operatörleri gibi
mecralardan gelen devasa büyüklükte bilgiden yararlanılmaktadır. Büyük veri,
doğru analiz yöntemleri ile yorumlandığında şirketlerin stratejik karar
almalarına, risklerini daha iyi yönetmelerine ve inovasyon yapmalarına imkân
sağlayabilmektedir (EBSO, 2015:19). Üretimde yeni yeni kullanılmaya başlanan
büyük veriden yararlanarak analiz yapma yöntemleri, bir taraftan üretim
kalitesini yükseltirken, diğer taraftan da enerji tasarrufu sağlama ve ekipman
bakımını kolaylaştırma etkisiyle maliyetleri düşürmektedir.
- Bulut Bilişim
Sistemi:
İşlevsel anlamıyla çevrim içi bilgi dağıtımı da denilen Bulut Bilişim Sistemi;
bilişim aygıtları arasında ortak bilgi paylaşımını sağlayan hizmetlere verilen
genel isimdir. Temel kaynaktaki yazılım ve bilgilerin paylaşımı sağlanarak,
mevcut bilişim hizmetinin; bilgisayarlar ve diğer aygıtlardan elektrik
dağıtıcılarına benzer bir biçimde bilişim ağı üzerinden kullanılmasıdır. Mevcut
tüm uygulama, program ve verilerin sanal bir sunucuda (bulutta) depolanması ve
internet ortamında herhangi bir cihaz aracılığıyla bu bilgilere, verilere,
programlara kolayca ulaşım sağlanabildiği hizmetler bütününe Bulut Bilişim veya
Bulut Teknolojisi (Cloud Computing) denmektedir (EBSO, 2015: 22).
- Simülasyon: Gerçek sistemin
yapısı ve davranışını anlayabilmek için mantıksal ve matematiksel ilişkiler
içeren, sistem dışında bilgisayar veya başka araçlarla deney yapma olanağı
sağlayan yöntem simülasyon (benzetim) olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde
tasarım aşamasında ürünlerin, malzemelerin ve üretim süreçlerinin 3 boyutlu
simülasyonundan yararlanılmaktadır. Ancak gelecekte simülasyonların fabrika
operasyonlarında daha da yaygınlaşacağı öngörülmektedir. Gerçek zamanlı
verilerden yararlanarak hazırlanan sanal modellemelerde, makineler, ürünler ve
insanlarla beraber fiziksel dünyanın sanal gerçekliği oluşturulacaktır.
- Sanal Gerçeklik: Sanal Gerçeklik,
katılımcılarına gerçekmiş hissi veren, bilgisayarlar tarafından yaratılan
dinamik bir ortamla karşılıklı iletişim olanağı tanıyan, üç boyutlu bir
benzetim modelidir (Bayraktar, Kaleli, 2007: 1). endüstriyel üretimdeki
planlama, tasarım, üretim, servis, bakım, test ve kalite kontrol gibi her
noktada sanal ortamlardan yararlanılabilmektedir. Bu boyutlarıyla Sanal
Gerçeklik, Endüstri 4.0’ın da temel özelliklerinden biri olarak ortaya çıkıyor.
Örneğin, bir fabrikanın ne kadar verimli çalışacağını görmek için fabrikanın
fiziksel olarak kurulmasını beklemeye gerek kalmadan, fabrika sanal ortamda
kuruluyor, çalıştırılıyor ve analiz ediliyor. Bu faaliyet sadece fabrika
düzeyinde değil, tek tek tüm üretim süreçleri ya da makineler de incelenip
detaylandırılabiliyor. Örneğin, makinelerin servis ve bakımından sorumlu
personel sanal ortamda uygulamalı eğitim alabiliyor, makinelerin ulaşılamayan
parçaları dahi gözlemlenebiliyor, hata olasılıkları öngörülebiliyor (SIEMENS,
2016: 13).
- Yatay ve Dikey
Entegrasyon:
Yatay Entegrasyon, üretim ve planlama sürecindeki her bir adımın kendi
arasında, ayrıca farklı işletmelerin üretim ve planlama süreçlerindeki adımlar
arasında kesintisiz bir akışı ifade etmektedir. Bu entegrasyon; ham madde
tedarikinden tasarıma, üretime, pazarlamaya, sevkiyata kadar her noktayı
kapsamakta, bütünleşik ve uçtan-uca sistemler kurmaktadır. Dikey Entegrasyon
süreçler arasında değil, tüm süreçlerde kullanılan teknolojik altyapıda
kesintisiz bir iletişim ve akış sağlamak anlamına gelmektedir. Örneğin üretim
alanındaki sensörler, vanalar, motorlar, kumanda panelleri, üretim yönetimi
sistemleri, kurumsal kaynak planlama yazılımları, iş zekâsı uygulamaları gibi
birimlerin entegrasyonu bu kapsamda ele alınmaktadır. Dikey ve yatay entegrasyonun
gerçekleştirildiği Endüstri 4.0 sayesinde, üretim süreçlerindeki değişikliklere
ve sorunlara hızla karşılık verilebilmesi, müşteriye özel ve kişiselleştirilmiş
üretimin kolaylaşması, kaynak verimliliğinin artırılması, küresel tedarik
zincirinde optimizasyon elde edilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca işletmelerin
daha esnek bir yapıya kavuşması mümkün olmakta ve ihtiyaç duyulan değişiklikler
basit arayüz güncellemeleriyle sağlanabilmektedir (SIEMENS, 2016: 10).
- Siber Güvenlik: Dikey ve yatay
entegrasyonun gelişmesiyle birlikte, kritik endüstriyel sistemleri ve üretim
hatlarını siber güvenlik tehditlerine karşı koruma amacıyla, makinelerin
kimliklerinin belirlenmesi ve makinelere erişimin yönetilmesi temelli güvenli
iletişim önem kazanacaktır (BCG, 2015: 6).
Peki
Sağlık 4.0
Endüstri
4.0‟ın desteklediği teknolojilerle ortaya çıkan Sağlık 4.0, tıbbi ekipman
üretimi, hastane içi bakım, hastane dışı bakım, sağlık lojistiği, sağlıklı
yaşam ortamından finansal ve sosyal sistemlere kadar değişen sağlık değer
zinciri, çok miktarda siber ve fiziksel sistemden oluşan nesnelerin interneti,
robotik, akıllı algılama ve büyük veri analizi ile sadece sayısallaştırılmış
sağlık ürünleri değil, aynı zamanda dijitalleştirilmiş sağlık hizmetleri ve
girişimleri olanağı sunmaktadır (Pang vd., 2018). Sağlık 4.0 ile birlikte
sağlık sektörü, öngörüsel, katılımcı, hasta merkezli, kişiselleştirilmiş,
hassas, önleyici ve yaygın sağlık hizmeti vizyonu anlayışına doğru ilerleme
kaydetmiştir (Yang vd., 2014; Zheng, 2014; Kang vd., 2014). Geleceğin
hastaneleri için verimli bir sürecin ölçümü, yatak sayısının çokluğu ile değil
teknolojiyi doğru yönetme stratejisi ile mümkün olacaktır. Teknolojik
gelişmelerin getirdiği yenilikleri mevcut süreçlere uygulayabilecek dijital
yatırımlar ile hastaneler kendi geleceklerini inşa edecektir. Geleceğin dijital
hastaneleri, tıpkı hava trafik kontrol sistemi gibi hastaları sürekli olarak
izleme ve buradan elde edilen verilerin grafiği ile çözümler bulma odaklı olmak
zorundadır. Bu anlamda 3-D yazıcılar ve robotik uygulamalar, tedavi seçenekleri
anlamında hastalara kişiselleştirilmiş bakım imkânı sağlamaktadır. Birçok tıbbi
cihaz ve ekipman daha küçük ve taşınabilir hale gelerek sağlık hizmetlerine
mobil özellik katmaktadır. Hastanın anatomik taramasında etkin bir profil
çizerek protezler tasarlayabilen 3-D yazıcılar sayesinde doktorlar, birden çok
müdahale yöntemini denemek yerine hızlı bir şekilde en uygun tedaviyi
seçebilmektedir. Bu yöntem radyoloji bölümünde manyetik rezonans (MR) yardımı
ile hastanın ameliyat öncesi rahatsızlık yaşadığı bölgenin 3 boyutlu
haritasının çizimi ve 3- D yazıcılar ile de protez basımı yapılarak
gerçekleştirilmektedir (Gordon vd., 2017).
Yorumlar(0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.